ŞÜPHECİLİK HASTALIĞI


Bu bozuklukta kişilerde çeşitli konularda şüpheler oluşmaya başlar. “Şüphe hezeyanı ya da paranoid hezeyan” adı verilen düşünce bozuklukları olarak; gerçek bir temele dayanmayan şüpheler, aşırı kıskançlık, alınganlık, yaşadığı olaylara şüpheyle yaklaşma, kişilerin davranışlarını, konuşmalarını ve yaşanan olayları gerçekte olduğundan farklı ve bir takım şüphe unsurlarıyla değerlendirme gibi durumlar ortaya çıkar.

Örneğin; Eşi tarafından aldatıldığı, kendisi aleyhinde bir şeyler çevrildiği, komplolar kurulduğu, takip edildiği, izlendiği, kendisine zarar verilebileceği (örneğin; öldürülebileceği, zehirlenebileceği, kendisine, çocuklarına, ailesine zarar verilebileceği vb.) şeklinde şüpheler yaşanır. Bakışlardan, sözlerden hatta televizyondaki konuşmalardan olumsuz anlamlar çıkarılabilir (örn; kendisiyle ilgili üstü kapalı mesajlar verildiği, tehdit edildiği, alay konusu olduğu vb. düşünceler ortaya çıkabilir). Kişi bu hezeyanları nedeniyle insanlardan kaçınabilir, evden çıkmayabilir, evine kimseyi almayabilir. Bazı hastalarda da evine konan gizli kameralar vs. ile izlendiği düşüncesi izlenir (örneğin; bu kameralar gizli örgütler, istihbarat teşkilatı, polisler, komşular hatta yakınları tarafından konulmuş gibi düşünülebilir). Bazı hastalarda şüphe duyulan kişi ya da kişilere karşı agresif ya da saldırgan davranışlar görülebilir (örn; gerçekte ortada hiç bir neden olmadığı halde kıskanıp şüphelendiği eşine ya da onun ilişkisi olduğuna inandığı kişiye saldırgan davranışlar gösterebilir). Bazen bu davranışlar daha ağır adli sonuçlara bile yol açabilir.

Bazı hastalarda da; Önemli bir kişi olduğu (siyasi, dini ya da ekonomik yönlerden), özel bir takım güçleri ya da kurtarıcı, düzeltici görevleri olduğu şeklinde düşünceler izlenir. Kişi bu inançları nedeniyle kendisine zarar vermek (ya da desteklemek) amacıyla insanlarca ya da bazı odaklarca izlendiği, bir takım mesajlar verildiği (örn; Bazı imalı bakışlar ya da davranışlar ya da televizyon, internet aracılığıyla) şeklinde yanlış inanışlara kapılır. Bazı hastalar ise, aslında karşı tarafın hiç haberi olmadığı halde (çoğunlukla da toplumda önemli olan) kişilerin kendilerine aşık olduğu, internet, televizyon gibi sosyal medya aracılığıyla ya da bazı söz ve bazı davranışlarla bunu ima ettiği ya da anlatmaya çalıştığını düşünürler. Sevildiklerine inanılan kişiler; hastanın herhangi bir okul ya da mesai arkadaşı, komşusu, hocası, televizyonda konuşan herhangi bir kişi, bir şarkıcı ya da politikacı olabilir. Bu durumlara “erotomani” adı verilir. Bu kişiler sevgi ve aşklarına karşılık göremediklerini düşündükleri bu kişileri rahatsız edebilir, hatta onlara karşı bazı olumsuz davranışlarda bile bulunabilirler. Bir grup hastada da “dava paranoyası” izlenir. Bunlar komşularından, elektrik şirketine kadar zarar gördükleri düşüncesiyle herkese, her kuruma dava açar, yaşamlarının önemli kısmını bu davaların peşinde mahkelerde geçirirler. Hasta oldukları farkedilmediğinden pek çok kişinin (aslında gerçek bir neden olmaksızın) mahkeme mahkeme dolaşmasına da sebep olurlar. Bir diğer küçük hasta grubunda ise “icat paranoyası” izlenir. Bu kişiler gerçek bir temeli olmayan icatlarından söz eder, kendi icatlarının başka bir kişi, bir kurum, gizli bir teşkilat ya da bir başka bir ülke tarafından çalındığına ya da taklit edildiğine inanırlar.

Tüm bu sözü edilen tablolar, alkol, esrar, kokain, uyarıcı madde kullanımı olanlarda, yurt dışında (özellikle de lisanını bilmediği bir ortamda) yaşayanlarda, işitme, görme gibi sorunlara sahip olanlarda, çatışmalı ortamlarda çalışan ya da ağır stresler yaşayanlarda izlenebileceği gibi, çoğu kez de ortada hastalığa neden olabilecek belli bir psikolojik neden olmaksızın, beyin kimyasının bozulması sonucu kendiliğinden de ortaya çıkabilir. Bu hastalıkta temel rolü beyin kimyasında oluşan bozukluklar oynadığından, bunlara etkili antipsikotik ilaçlarla tüm bu şüpheler kaybolur. Aslında bir gerçeği değerlendirme (yargılama bozukluğu) olmasına rağmen, benzer şüphe düşünce ve duygularının izlendiği şizofreni vb. diğer psikozlardan farklı bir durum olup, depresif bozukluğa yakın tablolardır. Nitekim hastaların çoğunda, şüpheler kaybolduktan sonra depresyon tabloları izlenir ve doğru bir antidepresan tedaviyle bu ikincil depresyonlar da tamamen iyileşir. Sonuç olarak; Psikiyatristlece düzenlenmesi gereken psiktrop ilaç tedavisiyle, genel olarak 20-30 gün gibi kısa bir sürede yüz güldürücü sonuç alınabilen bir hastalıktır.